NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مَسْلَمَةَ
عَنْ مَالِكٍ
عَنْ ابْنِ
شِهَابٍ عَنْ
عُرْوَةَ
بْنِ
الزُّبَيْرِ
عَنْ عَمْرَةَ
بِنْتِ
عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
عَنْ عَائِشَةَ
قَالَتْ
كَانَ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِذَا اعْتَكَفَ
يُدْنِي
إِلَيَّ
رَأْسَهُ
فَأُرَجِّلُهُ
وَكَانَ لَا
يَدْخُلُ
الْبَيْتَ
إِلَّا
لِحَاجَةِ الْإِنْسَانِ
Aişe (r.a.)’dan;
demiştir ki:
Rasulullah (s.a.v.)
i’tikafta olduğu zaman başını bana doğru uzatır, ben de tarardım.O, eve ancak
tabii bir ihtiyacı için girerdi.
İzah:
Müslim, hayz; Tirmizi,
savm; Muvatta, İ’tikaf; Ahmed b. Hanbel, VI, 181.
Görüldüğü gibi hadis
iki bölümden meydana gelmektedir.Bunlardan ilkinde Aişe (r.anha), Peygamber
(s.a.v.)’in i’tikafta iken başını kendisine uzattığını, onun da efendimizin
saçlarını taradığını haber vermektedir.
İbn Mace’nin bir rivayetinde Hz.Aişe Rasulullah (s.a.v.)
başının uzattığı zaman onu yıkayıp
taradığının ve kendisinin o esnada odasında olduğunu söyler.yine bu
rivayette o esnada Hz. Aişe’nin hayızlı olduğu da beyan edilmektedir.
Bilindiği gibi
Rasulullah (s.a.v.)’ın hanımlarının odaları Mescid-i Nebevi’nin etrafında idi.O
odalardan mescide açıklan pencereler vardı.İşte Hz. Peygamber i’tikafta iken,
başının Hz. Aişe’nin odasına açılan pencereden uzatmış oda efendimizin başını
yıkayarak taramıştır.Yani Hz. Peygamber (s.a.v.) bu iş için mescidden dışarı
çıkmamıştır.
Hadisin ikinci
bölümünde Hz. Peygamber (s.a.v.)’in i’tikafta iken mescidden, sadece
beşeri ihtiyaçları için çıktığı
bildirilmekltedir.Zühri beşeri ihtiyaçlardan maksadın, büyük ve küçük abdest
bozma olduğunu söyler.
Hattabi de bu konuda
şöyle der:
“Bu hadis İ’tikafta
olanın büyük ve küçük abdest bozmanın dışında hiçbir şey için evine
giremeyeceğine delildir.Eğer bunlardan başka bir şey için girerse, i’tikafı
bozulur.
Alimler bu konuda
ihtilaf etmişlerdir:
Ebu Sevr, i’tikaftaki kişinin
ancak zorunlu olan abdesti için çıkabileceğini, İshak b. Rahuye de büyük ve
küçük abdest bozmak için çıkabileceğini söylerler.ancak İshak, Vacib olan
i’tikafla nafile olanı ayırır ve der ki: “Vacib olan i’tikafa girildiğinde
hasta ziyaret edilemez, cenazeye iştirak edilemez.Nafile olanda ise, bu ilk
başladığında şarttır” Evzai, i’tikafta herhangi bir şartın olmadığını
söyler.Ashabı Rey’e göre i’tikâfta olan kişi camiden ancak cuma namazı, büyük
ve küçük abdest bozmak için çıkabilir. Hasta ziyareti ve cenazede hazır
bulunmak için çıkamaz.
İmam Mâlik ve Şafiî'ye
göre de i'tikâfta olan kişi hasta ziyareti ve cenazeye iştirak için çıkamaz. Bu
aynı zamanda Atâ ve Mücâhid'in de görüşüdür. Bir grub ise, i'tikâfta olan
kişinin cumaya gidebileceği, hasta ziyaretinde bulunabileceği ve cenazeye
iştirak edebileceği görüşündedir. Bu, Hz. Ali'den rivayet edilmiştir. Said b.
Cübeyr, Hasen el-Basrî ve en-Nehâî'nin mezhebleri de böyledir."
Hattâbî bu sözleri ile
i'tikâfta bulunan bir kişinin yapacağı ve yapamayacağı işler konusunda
âlimlerin görüşlerini hülâsa etmiştir. Ancak biz konuyu biraz daha genişçe ele
alıp mezheplerin görüşlerini ayrı ayrı özetlemek istiyoruz.
Yukarıda da temas
edildiği gibi i'tikâfta bulunan kişinin abdest bozmak için mescidden
çıkabileceği konusunda mezhebler hemfikirdirler. Diğer ihtiyaçlar için çıkıp
çıkamayacağı konusunda ise, farklı görüşler vardır:
Malikîlere göre:
i'tikâfta bulunan kişi, bir şey yemek ve içmek için camiden dışarıya çıkamaz.
Ama ihtiyaç halinde yiyecek satın almak için çıkabilir. Def-i hacet için
çıktığında ihtiyacını giderdikten sonra hiç kimseyle birlikte duramaz. Durursa
itikafı bozulur. İnsanın yeme ve içme açısından ihtiyâcı olan şeyleri
hazırlamadan i'tikâfa girmesi mekruhtur.
Hanbelîler de bu
konularda Mâlikilerle aynı görüştedirler.
Ayrıca bunlara göre
i'tikâfa giren kişi önüne bir kap koyar. Tükrük balgam vs. gibi kendisiden
çıkacak şeyleri onun üzerine atar. Ellerini bir tasta yıkayıp suyunu dışarıya
döker elini yıkamak için dışarıya çıkamaz, i'tikâfda olan kişinin, cami içinde
abdest alması caizdir. Tabi kullandığı ,uyu bir kapta biriktirip dışarıya
döker.
"Hanefîlere göre:
İ'tikaftaki biri camiden dışarıya ancak şer'î, tabiî ve zarurî bir ihtiyaçtan
dolayı çıkabilir.
Şâtiîlere göre:
i'tikâfta olan kişi yemek için evine girebilir. Camide yemesi de caizdir.
Kendisine su verecek birisi bulunduğu takdirde su içmek için camiden dışarıya
çıkamaz. Su verecek kimse yoksa, çıkmasında mahzur yoktur.
Şer'i ihtiyaç: Cuma ve
bayram namazlarıdır, i'tikâfda olan kişi namaza, yetişebileceği kadar bir süre
ayarlaması yapıp i'tikâf yerinden çıkar. Cumadan sonra İmam-ı Azama göre dört,
sâhibeyn (Ebû Yusuf ve İmam Muhammed)e göre, altı rekat sünnet kılar. Eğer
itikafının kalan kısmını cumayı kıldığı camide tamamlarsa bu da caizdir. Ancak
tenzihen mekruhtur.
Tabiî İhtiyaç: Abdest
alma, abdest hazırlığı ve benzerleridir.
Zaruri İhtiyaç: i'tikâf
yaptığı caminin yıkılması, alacaklısının kendisini zorla çıkarması v.s.
l'tikâflının yemesi
içmesi ve uyuması caminin içerisinde olur. Eğer bunlardan birisi için çıkarsa
i'tikâfı bâtıl olur. Eğer kendisine yeme-içme için lâzım olan şeyleri getirecek
kimse bulunmazsa o zaman zaruretten dolayı çıkabilir.
Cami içinde, evlenme ve
alışveriş gibi ihtiyacı olan bir akit yapmasında mahzur yoktur. Ancak
alış-verişte malı camiye sokamaz.
l'tikâfta olan kişi
hasta ziyareti ve cenaze için de camiden çıkamaz. Ancak i'tikâfı adarken hasta ziyareti
ve cenaze için çıkabileceğini şart koş-muşsa bunlar için çıktığı takdirde
i'tikâfı bozulmaz.
Denizde boğulanı veya
yangında kalanı kurtarmak gibi vukuu nâdir olan bir şey için camiden çıkılması
i'tikâfı bozar.
İ'tikâfta olan kişi
özürsüz olarak camiden çıkar da bir müddet dışar-da kalırsa, i'tikâfı bozulur.
Bilerek çıkma ile hataen çıkma arasında fark yoktur. İ'tikâfm bozulmasına sebeb
olan çıkma müddeti Ebu Yusuf'a göre yarım günden biraz fazladır. Bir gürüşe
göre ise, rastgele bir andır.
Kadın da özürsüz olarak
evindeki i'tikâf yerinden çıkarsa itikafı bozulur.
Hanefilerin i'tikâfı
bozan şeyler konusunda da koydukları bu esaslar vâcib i'tikâflar içindir.
Nafile i'tifcâflarda özürlü ya da özürsüz i'tikâf yerinden çıkmakla i'tikâf
bozulmaz.